DÜŞLERİNİ KURDUĞUM KIRMIZI TREN

Küçükken, izlediğim filmlere özenir ve tren yolculuğu yapmanın hayalini kurardım. Günlerce bir trenin içinde seyahat ettiğimi düşlerdim. Artık bunu gerçekleştirme vakti gelmişti. Şehrin kalabalığını ve şehirden uzaklaşma isteğimi kendime bahane ederek yıllardır düşlediğim o trene kavuşmak için arkadaşımla yola çıktım. “Merhaba, Doğu Ekspresi!” diyerek selamladım o boyumdan büyük treni.

Düşlerini kura kura bitiremediğim o kırmızı tren karşımda duruyordu. İnsanlar hiç beklemeden hızlı adımlarla trene doğru ilerlerken ben sırtımdaki yüke aldırmadan durup bir süre trenin büyüklüğüne şaşmayı tercih etmiştim. Ve evet, artık hazırdım. Trene bindim ve bir süre yerleşmek ile uğaştım. Akşam saati olduğu için hava kararmıştı. Trenin raylar üzerindeki ilk hareketini hissetmek, o düdük sesini, yolculuk edenin ben olduğum bilinci ile duymak istiyordum. Hiç olmadığım kadar tetikteydim koltuğumda otururken. Beklediğimden daha yavaş bir şekilde hareket ediyorduk. Trende sessizlik hakimdi. Kimisi vedasını, kimisi heyecanını, kimisi sevincini, kimisi üzüntüsünü trenin o zayıf tıkırtısıyla bastırmaya çalışıyor gibiydi. Ben ise, hiçbir anı kaçıramazdım.  Hava, karanlığın en koyu tonunda olmasına rağmen o camdan o cama koşuyordum.

Yolculuk hayal ettiğimizden daha keyifli ve daha uzun geçiyordu. 26 saati vagonlar arasında koşturarak trende geçirmiştik. Koca bir günü trende devirmiştik. Güneş arkamızdan bizi kovalıyordu, o bizi yakalamadan Kars’a ulaşmaktı amacımız. Tren raylarının çıkardığı tıkırtı sesi ile uyandım. Güneşin henüz bizi karşılamaya hazır olmadığı bir saatteydik. "Sivas'ta inecek yolcular!" sesi boğuk boğuk geliyordu kulağıma. Pencereler üstlerine düşen görevi yerine getiriyorlar gibi. Hafif hafif aydınlanıyordu her yer. Yerimi aldım güneşi sıcak bir gülümsemeyle karşılamak için. Ah, o doğaya açılan pencereler...



Yol ve doğa insana ummadığını veriyordu yine cömertçe. Karlı dağ yamaçlarına kurulmuş 5-6 evden oluşan köyler, neredeyse görülemeyecek kadar kara teslim olmuş mezarlıklar, istasyonlarda treni kovalayan çocuklar... Saatler birbirini acımasızca kovalarken ben sadece hayranlık ile şaşkınlığı aynı anda yaşamanın keyfini sürdüm. Trenden hiç inmeyecekmiş gibi hisettiğim anlarda ise Kars'a ulaştığımızı öğrendim. Güneşli bir günde Ankara’dan adım attığımız trenden, yüz donduran bir günde Kars ilinde indik. Kars öyle bir şehirdi ki sizi hemen ele veriyordu. Buz tutmuş yollarda yürüme şeklinizden bile o şehre yabancı olduğunuz anlaşılıyordu. Kar, beyazın en güzel tonunda olmasına rağmen hava karanlığın en sert tonundaydı. Yenilenmiş ve dolup taşmış olarak indim düşlerini kurduğum kırmızı trenden.




Yorumlar

Popüler Yayınlar